KIYI KUMULLARININ KORUNMASINDA BİR TEHLİKE
http://www.haberanaliz.net/detay.asp?hid=85802

20 Ağustos 2008 tarihli Haberanaliz internet gazetesindeki köşemizde  “Kıyı kumullarının korunması” başlıklı yazımızda özetle kıyı kumullarının da olduğu bazı alanlara verilen değişik koruma statülerinin kumulların korunması konusuna yeterli katkıyı sağlamadıklarını yazmıştık. Özellikle Türkiye’de koruma statüleri altındaki alanlarda biyoçeşitliliği kontrol eden bilimsel komisyonların olmamasını eleştirmiştik. Bu komisyonların eksikliğinden dolayı koruma alanlarında yanlış uygulamaların yapıldığını ve biyolojik çeşitliliğin belirli süre aralıklarında kontrol edilmemesi nedeniyle gerekli tedbirlerin alınamadığını belirtmiştik.
 
Ancak 2011 yılında kıyı kumullarının korunması konusunda çok daha ciddi endişeler duyabileceğimiz gelişmeler oldu. Bu konuda Avukat Noyan Özkan’ın 23 Ağustos 2011’de kamuoyu ile paylaştığı mektubundan bazı satırbaşlarını vermek istiyorum.
 
Önce 6223 sayılı Yetki Kanunu, sonra 644 sayılı ve 648 sayılı KHK’lerle Çevre ve Orman Bakanlığının yapısı ve işlevi değiştirilerek, yerine 2 adet Bakanlık getirilmiştir. Bunlar Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Orman ve Su İşleri Bakanlığıdır. TOKİ ve Tapu Kadastro, Çevre ve Şehircilik Bakanlığına bağlanmıştır. Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu hükümleri yürürlüğe konulmuş ve ayrıca İmar Kanunu, Yapı Denetim Kanunu, Maliye Bakanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ve 2863 sayılı Kanunda çok önemli değişiklikler yapılmıştır. 2004 yılında Madencilik Kanununda, maden işletmelerine doğal sit alanlarında bile maden arama ve işletme yetkisi veren ve sonra Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen kanunun amacı bu  defa tüm ülke genelinde yürürlüğe girmiştir. Artık Hükümet Kültür Bakanlığından çekip kopardığı doğal sit alanlarının derecelenmesini yeniden yapacak ve tamamen Bakanlık ağırlıklı Merkez ve Bölge  Komisyonlarıyla bu işleri yürütecek.  Bu arada 17 Ağustos tarihi itibarıyla Koruma Bölge Kurullarının mevcut üyelerinin görevleri de sona erdirilmiştir. Artık bundan sonra hükümetin karar verdiği inşaat projeleri hemen gündeme girecek, yetkili kurullardan derhal kararlar çıkacak, inşaatın ruhsatı kesilecek ve yapı kullanma belgesi verilecek. Bu inşaatlara karşı demokratik direnişler ise Özel Yetkili Mahkemelerle muhatap olacaklar.
 
Bu arada 1989 yılında Akdeniz’in korunması için imzalanan “Barcelona Anlaşması” nın Türkiye'de uygulanması için kurulan Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı (ÖÇKKB) kapatıldı. Böylece Köyceğiz-Dalyan, Fethiye-Göcek, Patara, Göksu deltası ve Belek Özel Çevre Koruma Bölgelerindeki büyük kumul yaşam ortamlarının geleceğinin ne olacağı belirsizleşti. Ayrıca Gökova ve Datça-Bozburun Özel Çevre Koruma Bölgelerindeki küçük kumul ekosistemleri de akıbetlerini bekleyecekler.
 
Daha önce Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde iken Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bünyesine alınan eski doğal sitlerdeki başta Ağyatan ve Tuzla Gölleri (Adana), Çıralı ve Side-Sorgun (Antalya), Gediz deltası (İzmir), Ölüdeniz (Muğla) ve Kızılırmak deltasındaki (Samsun) kumullar da akıbetlerini beklemekte.
 
Sadece Doğal Sitler ve Özel Çevre Koruma Bölgeleri içindeki kumullar değil, bunların dışında Biyogenetik rezerv, Biyosfer rezervleri, Doğa Koruma Alanları, Milli Parklar, Orman İçi Dinlenme Yerleri, Ramsar Alanları, Tabiatı Koruma Alanları, Önemli Kuş Alanları, Yaban Hayatı Geliştirme Sahaları ve Yaban Hayatı Koruma Alanları içindeki kumullar da üzerlerine yapılacak inşaatları beklemekte.

 

Biz kumullar üzerinde yapılacak tasarrufların takipçisi olacağız. Bu kumulların önemleri hakkında gelecek nesillere kalması için yazılar yazmaya devam edeceğiz ki gelecek nesiller zamanımızdaki biyolojik değerleri kendilerine ulaştırmayan zamanımızın hükümetini daha sağlıklı değerlendirebilsin.

7 Eylül 2011 - 8:31:24 AM - Bugün
Ekleyen editör: Prof. Dr. Turhan USLU