KUMUL ARAŞTIRMALARINDAN ANILAR

http://www.haberanaliz.net/detay.asp?hid=38671

 

1969 yılında akademik kariyerimize başladığımızda, aynı yıl “Mersin ile Silifke arası kumul ve maki vejetasyonunun bitki ekolojisi ve sosyolojisi yönünden araştırılması” adlı doktora tezini almıştık. Bu tez konusunu araştırmak için 1970 yılında arazi çalışmalarına başladığımızda 24 Mayıs 1970’te Erdemli kumulu ve 11 Eylül 1970’te de Silifke kumulu ile karşılaştık. O tarihe kadar Türkiye kıyı kumullarında bitki türleri ve bitki toplulukları ile ilgili bir araştırmanın olmayışı, bizi kumulları anlayabilmek için Türkiye’nin tüm kumullarını ziyaret etmeye itti. Daha sonraki yıllarda kıyılardaki kumulların yanında diğer ekosistemler olan acısu, kıyı tuzcul alanlar, kıyı kayalıkları ekosistemleri de ilgimizi çekmeye başladı. Bu araştırma gezileri esnasında karşılaştığım ilginç olaylardan bazılarını sizlerle paylaşmak istiyorum.

Samandağ kumulu (Hatay) : 7 Temmuz 1991’de yaptığımız gezide Samandağ kumulundaki kum tepeleri (eksibe) çalınıp bu kumlar kullanılmış veya satılmış. Bu kez gel-git seviye farkı ile denizin yükselmesi ve kışın dalgaların etkisi ile deniz, önünde engel kalmayınca tarlalara girip tuzunu bırakmaya başlamış. Bu durumda bu yörenin insanları kamyonlarla iç kısımlardan toprak getirip kumulda eski kum tepelerinin taklidini yapmak zorunda kalmışlar. Yani kumul ekosisteminde toprak kum tepeleri oluşmuş.

Kasatura kumulu (Tekirdağ): Finansmanını Avrupa Konseyinin sağladığı “Türkiye ve KKTC kıyı bitki örtüsünün araştırılması” projesinde, Prof. Jean-Marie Géhu ile 18 Temmuz 1987’de yaptığımız gezide bu kumulu araştırdık. Bu kumulun biyolojik zenginliğinden ötürü uluslar arası önemde olduğunu da yayınımızda belirttik. Daha sonra bu kumulun korunması konusunda önemli bir adım olarak gördüğümüz belgesel film çekimi için TRT 2 televizyonuna defalarca yazı yazdık ve sonunda Puna ENDEM “Çevre” programı için bizi davet etti. 13-14 Ağustos 1991’de 7 kişilik TRT ekibi ile Kasatura kumuluna çekim için gittiğimizde, nezaket ziyareti ve çekimi haber vermek için Tekirdağ ili, Saray ilçesi kaymakamı Selman YENİGÜN’e de uğradık. Kaymakam “yöre halkı, yıllardır bir iş makinesini Kasatura kumuluna göndererek kumuldaki bitkilerin temizlemesini bizden istemekte, ancak ödenek bulup bunu yapamadık” deyince, Kasatura kumulunun biyolojik zenginliğinin nasıl tesadüflere bağlı kalarak devam ettiğini gördük

Daha sonra 1995 yılında Çev-Kor Vakfı bünyesinde kurduğumuz “Bitki Sosyolojisi Araştırma Merkezi” olarak Türkiye kıyılarında korunması gereken uluslar arası önemdeki 15 kumul için bu kumullara en yakın 15 belediyeye konferanslar vermek için yazılar yazdık. Bu 15 Belediyeden sadece Çanakkale ve Saray Belediye Başkanı Erdoğan KAPLAN bu yazımıza olumlu yanıt verince 22 Kasım 1995’te Saray’a gittik. Saray FM Radyosunda ve Ali Naki Erenyol Lisesi’nde, Kasatura kumulunun önemini anlattık. Konferansta yöreden bir vatandaş “1991’den sonra da kumulun iş makineleri ile temizlenmesini isteyen vatandaşlar olduğunu, ancak TRT 2’de yayınlanan Kasatura kumulu belgeselini seyreden vatandaşların buna engel olduğunu” belirtti.

Kazanlı kumulu (İçel) : Finansmanını Fransa Çevre Bakanlığının sağladığı “Türkiye’de Akdeniz kıyılarında deniz kaplumbağalarının korunması” projesinde Dr. Catherine KUZUCUOĞLU ile yaptığımız 12 Nisan 1993 tarihli gezide bu kumulu da araştırmıştık. Bu gezide Kazanlı’nın Acıgöl bölgesindeki kumulda muazzam büyüklükte bir çukur gördük. Sorduğumuz kişiler “Yetkili mercilerden birilerinin havuz balıkçılığı yapacağız diye izin alıp bu çukurun kazıldığını ve kumlarının satıldığını, daha sonra yetkililere biz havuz balıkçılığı yapmaktan vazgeçtik diyerek kaybolduklarını” anlattı.

 

Yine Kazanlı’da 12 Nisan 1993’teki gezimizde gözlemlediğimiz, kıyıdan ortalama 10 m sonra başlayan kum tepeleri alınıp bu kumlar satılmış. Ancak naylon seraları rüzgâra karşı koruyan bu kum tepeleri olmayınca, seralar parçalanmaya başlamış. Yöredeki seracılar başka yerlerden kamyonlarla toprak getirip seraların önüne Samandağ’daki gibi eski kum tepelerinin taklidi yapmak zorunda kalmışlar.

Anamur kumulu (İçel) : 29 Mayıs 1993’te yaptığımız gezide aldığımız bilgiye göre Dragon Çayı üzerinde baraj inşaatı başlamış ve baraj 1967 yılında işletmeye alınmış. Baraj yapımı için Anemurium sahilinden de 1 m civarında çakıl tabakası kamyonlarla çekilmiş. Bu süreç sonucunda kıyı dinamiği değişmiş ve deniz 46,7 m. kara içine girerek antik kente yaklaşmış. Bu yaklaşma sonucu 42,5 ha. lık eski kıyı kumul alanı deniz altında kalarak yok olmuş. Anemurium antik kenti kanalizasyon yapıları da bu arada ortaya çıkmış.

Yumurtalık kumulu (Adana) : Finansmanını TÜBİTAK’ın sağladığı proje ile “Ceyhan nehri deltası kıyı kumulları jeomorfolojisi ve bitki örtüsü” adlı araştırmamızda Ceyhan nehrinin 1935 yılı sonrasında yatağının her iki yanındaki kumulların nehirden alınan su ile tarlalara dönüştürüldüğünü gördük

DSİ yetkilileri ile yaptığımız görüşmelerde köylülerin yıllardır Ceyhan nehrinin 1935 yılı öncesi yatağına da su verilmesi için baskılar yaptıklarını bizlere anlattılar. Böylece buraya verilecek su ile tuzcul ve kumul ekosistemleri de bozulup tarlalara dönüştürülmek istenmekte idi. Bu isteklerini dile getirirken de “İsrailliler kumda tarım yapıyor, biz de yapabiliriz” diyorlarmış.

Türkiye’deki doğal zenginliklerimizin bazıları çoğunlukla tesadüflere bağlı olarak günümüze gelmiştir. Birçok zenginliğimiz kaybolduğu için de bunların neler olduğunu hiçbir zaman bilemeyeceğiz. Örneğin İç Anadolu ve Trakya’nın iç kısımlarındaki zenginliklerimiz bunlardan bazılarıdır. Doğal zenginliklerimizin korunması konusunda bilgi birikimimiz olmamış veya bilgisi olanların ikazlarını yetkililer dikkate almamışlar. Türkiye’de yapılan doğa koruma çalışmaları da bir plana bağlı çalışmalar değildir. Örneğin Türkiye’de kaç ekosistem vardır ve bunlardan kaçının yüzde kaçı koruma altındadır sorusunu Çevre ve Orman Bakanlığı yetkililerine sormak gerekir.

 

 

Prof. Dr. Turhan USLU

turhanuslu@turhanuslu.net

20 Şubat 2009 - 12:50:42 PM - Bugün
Ekleyen editör: Prof.Dr.Turhan USLU